İlk Türkler- Eski Türkler Kimdir- Yaşam Tarzı Nasıldı Nereden Geldiler
İlk Türkler kimdir? Eski Türkler nasıldı? Hayatın içinde birçok şeyi öğrenirken kendimizi öğrenmeyi ihmal etmemeliyiz. Kişi kendinden yola çıkarak diğer her şeyi daha net görür. Ben kimim? Biz nedir? Toplumda neredeyim? gibi soruların başlangıcı bireyin kişiliğine ve oradan da bir makro birey olan toplumuna dayanır. Biz burada ilk Türkleri inceleyerek kişinin kendinden yola çıkmasına yardımcı olacağız.

7000 yıl önceki bu dönemlerde göçer hayatı sürülmekteydi. Yiyecek nereye gidiyorsa insanlar da oraya gidiyordu. Avcı- toplayıcı bir yaşam sürülüyordu. Orta çağa kadar tarım toplumuna geçilmemesinin birçok sebebi vardır. Öncelikle tarıma uygun arazi azdır. Stepler sıcaklık farkının çok fazla olduğu yarı kurak- bir iklime sahiptir. Ayrıca sürekli hareket halindeki göçer topluluklar birbiri içinde tehlike oluşturmaktadır. Milattan önce 5000 yılı civarında “at”ın evcilleştirilmesiyle güvenlik endişesi en üst düzeye çıkmıştır. Bir yerde yerleşmeye çalışmak atlıların yağmaları ile sonuçlanacaktır. Üzenginin de icadıyla Orta Asya’nın atlı okçuları bütün Asya için tehlike olmuştur. Sürekli kargaşa ortamı, arazinin uygunsuzluğu, kültür birikimine izin vermeyen doğa ile ve kavimlerle savaş durumu binlerce yıl göçebe kalınmasıyla sonuçlanmıştır. Steplerdeki geniş çayırların hayvancılığa müsait olması da unutulmamalıdır. Bir sene bekleyip tahıl hasat etmek, bu sıradaki binlerce akıncı ile uğraşmak yerine uçsuz bucaksız çayırlarda hayvan otlatmak ve tehlike görüldüğünde güvenli bir yere geçebilmek tercih edilmiştir.
M.Ö. 10.000 civarında evcilleşen koyun, keçi, sığır gibi hayvanlardan gıda, iş gücü, taşımacılık ihtiyacını gideren insanlar yaşam standardı konusunda pek kaygılı değillerdi. 1000′li yıllara kadar iyi bir yaşamdansa, en azından yaşayabilmek önemliydi. Hayatta kalmak hayatı iyileştirmeden önce geliyordu. Sürekli çatışma ortamının getirdiği bazı nitelikler de vardır. Şehirli evcimen topluluklara karşı müthiş bir üstünlük edinilmiştir. Duvarlar ve savaş makineleri ile durdurulmaya çalışılan step savaşçılarına tek çare kendi akrabalarıdır. Nitekim Çin, Türk savaşçılara karşı diğer Türk kavimlerini kullanıyordu. Çünkü elinde ok atan ayağıyla da o zamanın süper gücü olan atı kontrol eden savaşçıya başka çare yoktu. Çinli piyade daha etrafına bakamadan ölüyordu. Sürekli hareket halindeki okçu atlılar için piyadeler ancak hedef tahtası olmaktaydı.
Halk arasında bilgi paylaşımı ve kültür oluşturma adına sözlü ürünler çok gelişmişti. Yazamasalar da sürekli konuşarak bazı ürünleri nesilden nesile aktarmışlardır. Dünyanın en hacimli ve en yoğun destanları Türk kaynaklıdır. Dilin konuşmadaki önemi diğer dillere göre artmıştır. Akıcı ve anlaşılır bir yapı doğal olarak gelişmiştir. Denebilir ki: Türkçe konuşma eylemine bağlanmış savaşçıların dilidir. Türklerin dini hayatı ise aynen dili gibidir. Sade ve açıktır, bozkır hayatına uygundur. Başlangıçta kurt, ayı, dağ ve diğer canlı- doğal unsurları “ata” olarak belirleyen ve birçok “mit” oluşturan Türkler nihayetinde “Tengricilik” diye adlandırılan tek tanrılı bir inanca sahip oldular. İlk Türkçe yazılı belgelerden itibaren görülen bu dine göre: yalnızca bir tanrı vardır, tanrı doğanın arkasındaki güçtür, tanrının çevresinde iyi ve kötü ruhlar vardır, tüm dinler tanrıdandır ve doğruyu yalnızca tanrı bilir. Belki de bu yüzden Türkler belli başlı tüm dinlere mensup bulunmuşlardır. bak. dmy.info/budizm-nedir/

0 yorum:
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.